top of page

Örgütsel Sinizm ve Ego

  • nilayaydann
  • 21 Oca 2023
  • 5 dakikada okunur


Tadı damakta kalan enfes bir şiirinde;

“Her tercih bir vazgeçiştir çünkü...

Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir miskinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz.

Kalkar kalkmaz hayat, bin bir seçeneği dayar burnunuzun ucuna. “diyor ünlü bir yazar, en az kendi kadar ünlü bir şiirinde.


Yıllardır bilimsel araştırmalara konu olan; gitgide büyüyerek insanların benliklerini ve özellikle davranışlarını ele geçiren düşünceler, ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi. Hayatımızın tercihlerimiz olduğu, ancak bu kadar net, açık ve ince ince işlenebilirdi.

“Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.” diye devam ediyor birbirinden etkileyici dizelerle ve hemen ardından ekliyor ünlü yazar; “Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir. Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.”


Hayatımızın tercihlerimiz olduğu bu düzende; iş hayatımızı da elbette tercihlerimizle bizler tasarlıyoruz. Neyi seçersek o oluyor; ve “enerjimizi nereye yönlendirirsek, hayatın bize oradan karşılık vermesini”[1] deneyimliyoruz. Peki tercihlerimizi ne kadar doğru yapabiliyoruz? Davranışlarımızı hangi düşüncelerle yönlendiriyoruz?


Sinizm, insanın ruhsal olgunluğa, ahlaka ve mutluluğa; hiç bir değere bağlı olmaksızın bütün gereksinimlerinden arınarak kendi kendine erişebileceğini savunan Antisthenes’in bir öğretisi olarak tanımlanır. Antik Yunan’da sinikler; etik ve ahlak olgularının üst seviyelere ulaşmasını hedeflemişler ve bu olguları onaylamayan kişileri de eleştirmişlerdir.[2]


Kişilere, örgütlere, belli düşüncelere, bir toplum içindeki sosyal oluşumlara ya da kuruluşlara yönelik olarak ortaya çıkan kişisel davranışlar ve tercihler olarak da tanımlanan sinizm[3], temelinde kişinin kendisine ve içinde yaşadığı topluluklara karşı beslediği güvensizliği ve benliğinde sahiplendiği inançsızlığı üzerine kurulmuş bir düşünce sistemidir. Çalışanların yer aldıkları örgüt, yapı ve sistemlere yönelik gösterdikleri olumsuz tavır ve yargılar[4] olarak açıklanabilen örgütsel sinizm ise; toplumda zaten var olan fakat bir olgu olarak son yıllarda incelenmeye başlamış bir örgütsel davranış biçimidir. Yaş, cinsiyet, eğitim durumu, teknik ve mesleki yeterlilik, iş hayatı tecrübeleri, kişisel benlik, yönetilemeyen ego, ekonomik durum, hiyerarşik düzen, örgütsel adalet, politika ve psikolojik eğilimler örgütsel sinizmi tetikleyen temel ögelerdir.


Sinizm, kişilik sinizmi hariç olmak üzere genelde doğuştan değil; tamamen yaşanmışlıklar ve deneyimler sonucunda ortaya çıkmaktadır. Çalışanların; topluma, şirkete, çalışma arkadaşlarına ve yöneticilerine karşı yaşadıkları tecrübeler doğrultusunda oluşan güvensizliği veya beklentilerinin karşılanmamasından kaynaklı olarak sahip oldukları hayal kırıklığı; olumsuz düşüncelerin ve nezaketsiz davranışların başlangıç aşaması olarak kabul edilir.[5] Antik Yunan’da ortaya çıkan sinizm kavramı, günümüzde bireyleri zor beğenen, memnuniyetsiz, hiçbir şeyden memnun olmayan, yaşanan olumlu gelişmelere dahi sürekli eleştirel yaklaşan, menfaat düşkünü, olumsuz düşüncelerle dolu ve etraflarına bu düşünceleri yaymayı tercih eden varlıklar olarak niteler. Bireysel davranış tercihlerinin sonucunda ortaya çıkan düşünce akımı olarak örgütsel sinizmin temel nedenlerinden biri Dunning & Kruger Sendromu’nda öne çıkar.


Akademik hayatımızı büyük bir heyecanla sonlandırıp, iş hayatına yüksek bir öz güvenle giriş yaptığımızda karşımızda dağ gibi “algılamada yanlılık eğilimi”[6] durduğunu görürüz. Diğer bir ifadeyle “cahil cesareti”. Başka bir ifadeyle araştırmacılarına 2000 yılında Nobel getiren “Dunning & Kruger” etkisi… Özetle teori şunu savunur; “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”[7] Çalışanlar üzerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki; niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler ve niteliklerini abartma eğilimindedirler. Üstelik de, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Buna ek olarak; nitelikleri, eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar. Bu durum çatışmaları ve çalışma arkadaşlarına karşı nezaketsiz davranışları beraberinde getirir. Bütün araştırmalardan sonra, iş hayatının en temel sorunlarından birinin tanımı karşımıza çıkmış olur: “İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan 'yetersiz' kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz. Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!” Özellikle yeni mezunların ve öğrenmeye kapalı çalışanların, iş hayatında etkisi altında kaldığı “Dunning & Kruger” Sendromunun, uzun yıllar çalışan bireylerde de kendini gösterdiğini fark edebilmek için, bir adım dışarıdan süreçleri gözlemlemeniz yeterlidir. Örgütsel sinizm etkisinde olan bu kişiler, kendilerini ve nezaketsizliklerini kamufle ederek sakladıklarına inansalar da, yanlış davranış tercihlerinden onları çok kolay tanıyabilirsiniz.


Örgütsel Sinizmin boyutlarına baktığınızda, İnanç Boyutu, Duygu Boyutu ve Davranışsal Boyut olmak üzere üç temel boyut karşınıza çıkmaktadır.[8] Kendi menfaatleri doğrultusunda hareket etmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen sinikler; doğruluk, dürüstlük ve ahlaki değerlerin hiçe sayılmasında sakınca görmezler ve zihin haritalarını bu yönde geliştirirler. [9] Bu düşüncelerin davranışsal boyuta yansıması ise, kıskançlık, asabiyet, kişileri aşağılamaya dönük ukala davranışlar ve yetenekli bireylere tepeden bakma davranışı olarak kendini gösterir. Bu bireyler en iyi olduklarına inandıkları için; gelişime kapalı zihin yapısı ve yeniliğe direnç gösteren davranışlarda bulunurlar. Kurumlara yeni katılan bireylere karşı her zaman negatif yüklüdürler ve bulundukları ortamda konfor alanlarının bozulmasından korkarlar. Bu korku, onları bilgi saklamaya, ekiple uyumsuz çalışmaya, baskıcı bir anlayışla “Sadece ben bilirim. En iyi ben yönetirim” düşüncesiyle davranmaya yönlendirir. Kişilere karşı hissettikleri kıskançlık, kızgınlık, öfke, hayal kırıklıklarını kuruma atfederler ve işletmede çalışan ekip arkadaşlarına karşı sert, nezaketsiz davranma eğilimleri yüksek olur. Kurum içinde kıskandıkları kişilere karşı, pasif bir direniş gösterme eğiliminde olurlar, bu kişilere karşı ekip üyelerini örgütleme davranışını tercih ederler ve her zaman, her şeyden şikayet etme eğilimleri yüksektir. Örgütün ahlaki anlayışı ve şirket değerlerini benimsemezler ve bireysel egolarını yönetemedikleri için, kişilere karşı kuramadıkları açık iletişimi; kuruma ve kıskandıkları insanlara karşı aşağılayıcı yönde gösterme eğiliminde olurlar.


İş tatmini ve öncelikle kendine, sonrasında şirketine olan güveni azalmış bir çalışan huzursuz ve verimsiz bir çalışma ortamını da beraberinde getirir. Bu tip insanlar etrafındaki insanlar üzerinde psikolojik ya da fiziksel birçok sağlık sorununa yol açabilirler.[10]


Bütün bunlardan yola çıkarak, örgütsel sinizmle başa çıkmanın en önemli unsuru kurumlar ve sağladıkları sevgi & saygı ortamı gibi görünse de; asıl başa çıkma yöntemi kişinin egosal sancılarını yönetmesi ve davranış tercihlerini doğru olandan yana yapabilecek kişilikte olmasıdır. Dış dünya ile ilişkimizi düzenleyen egonun,[11] yetişkinlik döneminde sorunsuz bir ruh sağlığı yapısı için gelişmiş ve olgun olması beklenir.[12] Bunun temelinde de, çocukluktan gelen, ileride sahip olmak istediğimiz varoluş biçimini tanımlayan “ego ideali” kavramı yatar.[13] Ego idealinin gerçekçi bir biçimde oluşmaması, ego yapısını zayıf tutar ve bu durum yetişkinlikte kimlik bütünlüğünün oluşmamasına neden olur. Kimlik bütünlüğünü oluşturamayan bireyler, sinik davranışları tercih etme eğiliminde olurlar ve nezaketsiz davranışları hayatlarının merkezine oturturlar. Klasik psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, egoyu, id yapısından farklılaşarak gelişen bir yapı olarak tanımlamıştır.[14] İzinden giden kızı Anna Freud’un temsilciliğini yaptığı Ego Psikolojisi Kuramı ise egonun başlangıçtan itibaren idden farklı bir yapı olduğunu öne sürmüştür ve bu sav ile klasik psikanalizden ayrılmıştır. Bu kuramda ego, ilk defa bütün kimlik uyumunu düzenleyen ve bilinç dışı çatışmalardan bağımsız bir kısmı da olan bir yapı olarak tanınmış ve egonun iki temel özelliği, “savunma” ve “uyum” olarak ele alınmıştır. Bu kurama göre, egonun temel işlevleri şu şekilde sıralanmıştır;

· Gerçeği değerlendirme

· Niyet edilen bir davranışın uygunluğunun ve olası sonuçlarının farkında olma

· Dünya ve kendilik gerçeği sezgisi

· İnsanlarla ilişkilerin sağlıklı olarak düzenlenmesi

· Birbirlerine zıt olan tutum, değer, duygu, davranış ve kendilik temsillerinin bütünleştirilmesi, doğru davranış biçimlerini tercih edebilme. [15]


Burada da görüldüğü üzere, aslında dış dünya ile bütün ilişkilerimizi şekillendiren ve kimlik duyumumuz için çatı teşkil eden temel yapı egodur ve egomuzu yönetmeyi öğrenebilirsek, davranışlarımızı nezaketsiz taraftan, insan odaklı iyi niyet tarafına yönlendirebiliriz. Böylelikle sağlıklı iletişim kurabilir, gerçeği değerlendirme yetimizi kullanarak bütün problemlerimizi işletmeye, çalışma arkadaşlarımıza atfederek dışsallaştırmak yerine, önce özümüze dönerek aşabiliriz.



[1] Baltaş, Acar; Bir Yolculuk Olarak Liderlik, Remzi Kitabevi; 2018 [2] Hasgül, Görkem; Sinizm Nedir, Boğaziçi Enstitüsü; Genel Kültür Yazıları; 2022 [3] Hasgül, Görkem; Sinizm Nedir, Boğaziçi Enstitüsü; Genel Kültür Yazıları; 2022 [4] Hasgül, Görkem; Sinizm Nedir, Boğaziçi Enstitüsü; Genel Kültür Yazıları; 2022 [5] Puy, Gürcan; Sinizm Nedir, Örgütsen Sinizm Nedir, IIEnstitü; Şirket Kültürü Yazıları; 2020 [6] Kruger, Justin & Dunning, David; 2000 [7] Kruger, Justin & Dunning, David; 2000 [8] Puy, Gürcan; Sinizm Nedir, Örgütsen Sinizm Nedir, IIEnstitü; Şirket Kültürü Yazıları; 2020 [9] Puy, Gürcan; Sinizm Nedir, Örgütsen Sinizm Nedir, IIEnstitü; Şirket Kültürü Yazıları; 2020 [10] Puy, Gürcan; Sinizm Nedir, Örgütsen Sinizm Nedir, IIEnstitü; Şirket Kültürü Yazıları; 2020 [11] FNG & Bilim Tıp Dergisi 2016;2(4):287-290, doi: 10.5606/fng.btd.2016.054 [12] FNG & Bilim Tıp Dergisi 2016;2(4):287-290, doi: 10.5606/fng.btd.2016.054 [13] FNG & Bilim Tıp Dergisi 2016;2(4):287-290, doi: 10.5606/fng.btd.2016.054 [14] Freud S. Formulations on the two Principles of Mental Functioning. The Standard Edition of The Complete Psychological Works of Sigmund Freud. Vol. 12, London: Hogarth Press; 1974 [15] Freud A. Ego ve Savunma Mekanizmaları, İstanbul: Bağlam Yayıncılık; 1986.

 
 
 

Comments


İK&Kültür

bottom of page